Dördüncü yurt, ODTÜ numaralı yurtları içinde en stratejik ve merkezi konuma sahip:
- Göt dondurandan geçip yurtlar bölgesine geldiğinizde ilk olarak sağınızda 3. yurt var, onu geçtiğiniz anda sağınızda bitiverir.
- A4’ten girerseniz göbeği geçersiniz, 2. ve 5. yurdun bahçelerinin hemen arkasında 4. yurda gelirsiniz.
- Çarşıdan, Mediko’yu solunuza alarak gelirseniz, yani yoldan değil ağaçlar arasından geçerseniz 1. ve 2. yurdun ortasından 4. yurda bakarsınız. Yurtlar bölgesine başka giriş de yoktur zaten.
Bir ek bilgi: 9. yurt hariç tek numaralı yurtlar kız yurdu, çift numaralı yurtlarsa erkek yurtlarıdır. Yani 2-4-6-8-9 erkek, 1-3-5-7 kız yurtlarıdır – 7. Yurtla 4. Yurt, aralarında hiçbir engelsiz karşılıklı durur, bu nedenle de zavallım 7. Yurt kızlarının perdeleri sabah akşam çift kat kapalıdır. Beyaz, yarım santim kalınlığındaki tül yetmez, üstüne kahverengi perdeler de sürekli çekilidir.
Ve 4. yurt, ön cepheden 2. yurdu görürken yandan ve çaprazdan tüm kız yurtlarına bakar, bu yetmezmişçesine yurtlar bölgesinin ana sokağı da önünden geçer. Haliyle alemin kralı, mekanın sahibi gibi dikilir 4. Yurt. Sanki bir Çarli’dir de melekleriyle çevrilidir.
Bir akşam vaktiydi. Kimseye rastlamadığım bir bahar akşamıydı. Kantinden aldığımız ve içinde çayla beraber neler olduğunu hala merak ettiğim o suyla karışık şeyin beşincisini dönüyor; bu arada kah memleketi kurtarıyor, kah Fenerbahçe’den neden bir b.k olmayacağını tartışıyor, arada yoldan gelip geçen kızlara on üstünden puan veriyorduk. Klasik, erkek yurdunda kalmış herkesin milyonlarca defa yaptığı kıytırık muhabbeti yapıyorduk. “Aziz gidene kadar Fenerliyim demem abi” diyen bir mal olduğum için Fener’in nasıl kurtulacağı tartışmasında ilk şart olarak bunu koşup sonra Rüştü’nün yerini dolduramayan Volkan yerine başka kaleci istemiş, sonra Anelka’nın damağımızda kalan tadını dolduracak adaylar aramıştım. Dünyayı veya Türkiye’yi değilse de Fenerbahçe’yi kurtarmış olmanın verdiği huzurla odama dönmüştüm.
Beşinci katta kalıyordum o zamanlar, odam da yurtdun arka tarafına, 7. Yurda bakıyordu. Kata çıktım her katta birilerine selam vererek, “kantır atan var mıdır ya” diye düşünerek, bir de bağlama çalan bir bebeden çeşmi siyahım dinleyerek. Geldim, kapıyı açmaya çalıştım ama açılmadı. Kilitliydi. Odada kimsenin olmamasından şaşkın anahtarımı çıkarıp açtım, tam kapıyı kapattım ışığı açıyorum derken bir ses duydum:
“Dur lan dur, basma ışığa.”
Basmadım, tamam basmadım ama bu kimdi? Her kimse fısıldamıştı, sesini de çıkaramamıştım.
“Ne oluyor la?”
“Dur la dur, az bekle bir.”
Öylece dikilip kaldım. Ne oluyordu, neden bekliyordum, ne yapmam lazımdı? Bir dakika geçti, iki dakika geçti derken “tamam, açabilirsin” denildim. Uyarılmışlığın rahatlığıyla da açtım ışığı. Odadaki fısıldayan Erhan’dı, bölüm arkadaşım. Normalde kapı tarafında alttaki yatakta yatmasına rağmen tam terste, pencere tarafındaki üst yataktaydı. Yüzükoyundu hala, başı da pencerenin dibindeydi.
“Ne oldu la, ne oluyor?”
“Olum şu karşı pencerede bir kız vardı, duştan yeni çıkmış.”
“Vay mına koyim, neden söylemedin lan?”
“Neden söyleyeyim şerefsiz? Bornozlaydı. Çok güzeldi lan.”
“Yüzünü nerden gördün?”
“Görmedim ki.”
“E, soyunmadı mı?”
“Yok. Bornozluydu işte, daha ne olsun? Sen yavşak gibi gelmesen çıkaracaktı üstünü.”
“Benle ne alakası var?”
“Ne ne alakası var mına koyim? Sen geldin, soyunacaktı vazgeçti. Sonunda da perdeyi çekti zaten. Bok var geldin, yavşak.”
“Eran ben senin hayal gücünü s.keyim emi?”
“Çok güzel kızdı lan. Ottünün en güzel kızı olum.”
“Yav hee he.”
Yav hee he dedim ama o gün öğrendim: Erkek zihninin hayal gücünden daha ürkütücü olan şey, kanın üst yerine alt beyne pompalandığı durum. Allah muhafaza, “açma ışığı” dediği anda yanlışlıkla açsaydım “senin yüzünden kaçtı” deyip üstüme atlayabilirdi hayvan. Yok, toplam altı katta o tarafa bakan altışar odadan otuz altı odanın bir tekinin ışığına göre üstündeki bornozu, hem de perdesi çekili değilken çıkaracak Ottü’nün en güzel kızı da hani… Tam Uğur Gürsoy karikatüründeki durum:
Manavcı ve bakkalcıdan adını almış Siyaset Bilimci.com‘da siyaset sözde bilimi, sosyoloji, hukuk ve mitoloji alanında yazılara,
İsminde İspanyol esintileri taşıyan Socio Politico.com‘da, Türkçe sitedekilerden çok daha ciddi siyaset sözde bilimi yazılarına,
Bir gün ilk kelimesinin tersine dönmesini umduğum Penniless Penner.com‘da İngilizce yazdığım hikayelere ulaşabilirsiniz.
Eserse Twitter ve/ya Instagram‘da takip edebilir, hatta beğenir ederseniz Patreon‘dan 3-5 bir şeyler atabilirsiniz.